31 Aralık 2012 Pazartesi

HGS Derdi Bitmiyor


Köprü ve otoyollarda KGS'nin yerini alacak olan Hızlı Geçiş Sistemi'ne (HGS) başvurular 31 Ocak 2011 tarihine kadar uzatıldığında habersiz olan sürücüler köprü girişlerinde bulunan HGS satış noktalarına akın etti.
Ancak satış noktasının kapalı olmasın nedeniyle HGS alamayan vatandaşlar, HGS geçiş süresinin devam ettiğini basın mensuplarından öğrendi.  Öte yandan, KGS gişeleri teke düşürülünce köprüde trafik yoğunluğu yaşandı. Bu sırada bazı sürücülerin hem KGS'si hem de HGS'si olmaması da uzun kuyrukları beraberinde getirdi. Sürücülerin kartı olan sürücülerden kart istemesi üzerine oluşan uzun kuyrukları bazı sürücüler korna çalarak protesto etti. Yurtdışından geldiğini söyleyen bir kişi, “Benim ne KGS ne de HGS var” dedi. Basın mensuplarının “Nasıl geçeceksiniz?” demesi üzerine sürücünün yanında bulunan kadın şampanyayı göstererek, “Bununla geçeceğiz” dedi.

1 Aralık 2012 Cumartesi

Ne oluyor arkadaş

Bilgisi dahilinde Aygün'ün kaçırılma olayında şüphelerinin olduğunu ifade eden Uzun, "Hüseyin Aygün'ün kaçırılması yani kaçırılması oda kesin değil, onun hakkında da şüphelerim var ama bununla alakalı o olayın yaşandığında ben Tunceli'de eşimle beraber çalışıyorduk. Bizzat kendisini de Ovacık'ta gördüm. Kahvede halkla çay içtiğini, halkla çok rahat gezdiğin gördüm. Yakalanması konusunda yani kaçırıldı, yakalandı konusunda herkes de olduğu gibi şüphelerim var. Çünkü hiç kimse uymuyor. Hiç kimse de hani söylenen her şey 'tamam bu doğru, bu şekildedir' diyerek yatmıyor. Kesinlikle bundan eminim. Aklıma her şey geliyor. Eşimin uğradığı silahlı saldırıdan 1.5 ay önce Hüseyin Aygün adlı kişi kaçırılıyor. Ne hikmetse dağda birkaç gün çok güzel vakit geçiriyor. Kendi ifadeleri böyle. Sonra serbest bırakılıyor. Burada eşimle alakalı bir planda yapılmış olabilir. Onu bilemeyiz, hiç kimse bunu bilemez. İşte bunların hesabını verecek, tek cevabını verecek kişidir. Onun için suç duyurusunda bulunacağım. Zaten dün onun çiçek çocuklarının mağaradan çıkarılışlarını gördüm. Gerçekten çiçek gibi çocuklardı. Mağaradan üstleri başları çamur içersinde, yüzleri gözleri dağınık bir şekilde çıkmışlardı. Keşke o şekilde olmasalardı da okul sıralarında silahşör değil, kalemşör olsalardı. Hüseyin Aygün'e o noktada katıldım. O çocuklar çiçek gibi çocuklarmış. Mağaradan çıkarılışlarını gördüm. Eminim tüm Türkiye'de böyle düşünüyordur. O çocukların nasıl olduğu konusunda. Ama ciddi anlamda şüphelerim var. Bunun bir komplo olduğunu, bunun daha önceden hazırlanmış bir plan olduğunu düşünüyorum. Hüseyin Aygün'ün de bunun içinde olduğunu düşüyorum. Medyadan aldığım haberler olsun, duyumlarım olsun halen Ovacık ilçesinde görüştüğüm çok insan var. Onlardan aldığım bilgiler olsun, beni hep bu şekilde düşünmeye sevk ediyor. Bunların hesabı sorulacak. Böyle karanlık noktalarda kalmayacak. Şimdi 12 Eylül dosyaları nasıl çıkarılıp, yeniden gündeme gelip, bazı kişilere bazı şeylerin hesabı sorulduysa, mutlaka bununda bugün, bu yıl, 10 yıl sonra mutlaka bu olayın da hesabı sorulacak. Gerekirse kapalı dosyalar açılıp, tekrar işleme konulacaktır. Ben adalete güveniyorum. Bu böyle olmak zorunda. Çünkü şehit edilen bir asker veya polis değil, bir Cumhuriyet Başsavcısı. Şimdi bu olaydan sonra benimde şaşırdığım bir nokta da o oldu. Türkiye'nin yerin yerden oynaması gerekirdi. Cumhuriyet başsavcısı şehit edildi. Alakalı kişilere herhangi bir şey sorulmadı. Herkes işine tam gaz gidiyor.